03/11/2000 - Llewellyn H. Rockwell Jr.
[Not: Bu köşe yazısı dün gece (2 Kasım 2000), George W. Bush'un 24 yıl önce alkollü araç kullanmaktan tutuklandığı haberinden önce yazılmıştır. Maine'de çok yavaş araç kullandığı ve refüje kısa bir süreliğine çıktığı için durdurulmuştu.]
Clinton, Kongre tarafından kabul edilen ve eyaletlerin yeni, daha kısıtlayıcı alkollü araç kullanma standartlarını kabul etmelerini, etmemeleri takdirde ise otoyol fonlarını kaybetmekle karşı karşıya kalmalarını emreden bir tasarıyı imzaladı. Evet: eski otoyol haraç hilesi. Elbette eyaletler, federallerin fidye notuna beklendiği gibi yanıt vererek, alkollü araç kullanımına karşı yeni ve daha sıkı yasalar çıkarmak için çalışmaya başladılar bile.
Şimdi federaller kandaki alkol seviyesinin %0.08 ve üzerinde olmasının suç olduğunu ve ağır bir şekilde cezalandırılması gerektiğini ilan ediyor. Ulusal Restoranlar Birliği bu oranın çok düşük olduğu konusunda tamamen haklı. Alkollü araç kullanımına bağlı kazaların ezici çoğunluğu, kandaki alkol seviyesi bunun iki katı olan sabıkalıları kapsamaktadır. Eğer 0.1'lik bir standart onları caydırmıyorsa, daha düşük bir standart da caydırmayacaktır.
Ancak daha temel bir nokta var. Tam olarak suç sayılan nedir? Kötü araç kullanmak değil. Mülke zarar vermek değil. İnsan hayatını almak ya da dikkatsizce tehlikeye atmak değil. Suç, kanınızda yanlış madde bulunması. Oysa araç kullanırken bile kanınızda bu maddeyi bulundurmak ve geleneksel olarak suç olarak adlandırılan hiçbir şeyi işlememek mümkündür.
Hükümetin eylemlerimiz yerine kanımızın içeriğini suç saymasına izin vererek aslında neyi amaçladık? Yasaların uygulanmasını keyfî, kaprisli polis memuru ve emniyet teknisyenlerinin kararlarına bağlı kılma yetkisi verdik. Zaten hükümetin "Alkolmetresi" olmadan, yasaları ihlal edip etmediğimizden emin olmanın hiçbir yolu olamazdı.
Elbette, kilomuza ve belirli bir süre boyunca aldığımız alkol miktarına dayanarak kafamızda gayriresmî hesaplamalar yapabiliriz. Ancak bunlar en iyi ihtimalle tahminî yaklaşıklar olacaktır. Suçlu olup olmadığımızı anlamak için hükümetin bize bir test uygulamasını beklemek zorundayız. Hukukun bu şekilde işlememesi gerekir. Aslında bu bir tür tiranlıktır.
Şimdi, ilk tepki şu olabilir: alkollü araç kullanmak yasadışı olmalıdır çünkü içki içtiğinizde kaza yapma olasılığınız anormal derecede artar. Cevap da bir o kadar basittir: özgür bir toplumda hükümet olasılıklarla ilgilenmemelidir. Yasalar sadece ve sadece eylemlerle ilgilenmeli ve sadece kişiye ya da mülke zarar verildiği noktada devreye girmelidir. Olasılıklar, sigorta şirketlerinin rekabetçi ve gönüllülük esasına dayalı olarak değerlendirecekleri bir konudur.
"Irksal profillemeye" karşı yürütülen mücadelenin pek çok kişi için sezgisel bir akla yatkınlığı olmasının nedeni de budur: elbette bir kişi yalnızca bazı demografik grupların suç işleme oranı diğerlerinden daha yüksek olduğu için takip edilmemelidir. Devlet suçları bizzat önlemeli ve cezalandırmalıdır, olasılıklar ve eğilimleri değil. O hâlde, bir kişinin birkaç kadeh içki içtiği için otomatik olarak tehlikeli olduğunu varsayan sürücü profillemesine de karşı çıkmalıyız.
Aslında sürücü profillemesi ırksal profillemeden daha kötüdür, çünkü ikincisi sadece polisin daha dikkatli olduğunu ima eder, ırkın kendisini suç unsuru saydığını değil. Propagandaya rağmen, alkollü araç kullanma durumunda suç sayılan şey, araç kullanan kişinin kaza yapma olasılığı değil, kanındaki alkol oranının kendisidir. Sarhoş bir sürücü, herhangi bir zarar vermemiş olsa bile hakarete uğramakta ve âdeta mahvedilmektedir.
Elbette, emniyet güçleri ve uygulamaları ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Bir bardan ya da restorandan çıkan çok sayıda insan muhtemelen alkollü araç kullanmış sayılacaktır. Ancak polisin, yoldan çıkan bir araçtan ya da genel olarak dikkatsiz sürüşten haberdar olmadığı sürece bunu bilmesinin bir yolu yoktur. Burada şöyle bir soruyla karşılaşıyoruz: Neden yoldan çıkmaya ya da dikkatsizliğe ceza kesmeyelim ve alkolü bunun dışında bırakalım? Gerçekten de neden?
Devlet, suç sayılanın bir miktar içki içmek olduğunun altını çizmek için, hiçbir şey yapmamış olsalar bile insanların kanlarını kontrol etmelerini sağlayan bu çirkin, sivil özgürlükleri ihlal eden barikatları kuruyor. Bu, hükümetin mahrem biyolojik bilgilerimizin test edilmesine kadar uzanan, üzerimizde tam bir kontrole sahip olduğunu ve olması gerektiğini ima eden, özgürlüğe yönelik büyük bir saldırıdır. Ancak bir şekilde buna katlanıyoruz çünkü hükümetin bizi sadece eylemlerimizden dolayı değil kanımızın içeriğinden dolayı da cezalandırması gerektiği şeklindeki ilk varsayımı kabul etmiş bulunuyoruz.
Bir kişinin kötü araç kullanmasına neden olan pek çok faktör vardır. Örneğin, halter çalışmasından sonra kaslarınız ağrıyabilir ve tepkileriniz yavaş olabilir. Uykulu olabilirsiniz. Kötü bir ruh hâli içinde olabilirsiniz ya da eşinizle kavga ettikten sonra sinirlenmiş olabilirsiniz. Devletin öfke testleri, yorgunluk testleri ya da ağrı testleri uygulamasına da imkân tanınmalı mı? Bu bir sonraki aşama olabilir ve Kongre bu soruyu incelemeye başladığında şaşırmayın.
Şimdiden, araç kullanırken cep telefonu kullanımını yasaklamaya yönelik bir girişim var. Böyle bir saçmalık, hükümetin ne yapabileceğimiz konusunda yargıda bulunması gerektiği fikrinden kaynaklanmaktadır.
Öte yandan, bazı insanlar birkaç kadeh içtikten sonra daha güvenli araç kullanırlar, çünkü tepki sürelerinin yavaşladığını ve güvenliğe daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini bilirler. Hepimiz içki içtikten sonra mükemmel araç kullanma becerisine sahip sarhoşlar tanıyoruz. Bu kişiler yasaların yaptırımlarından azat edilmeli ve yalnızca gerçekten yanlış bir şey yaptıklarında cezalandırılmalıdır.
Tüm bu gidişata artık bir son vermeliyiz. Alkollü araç kullanmak yasallaştırılmalı. Ve lütfen bana şöyle yazmayın: " Duyarsızlığından rahatsız oldum çünkü annem sarhoş bir sürücü tarafından öldürülmüştü." Bir başkasının ölümünden sorumlu olan herkes ölüme sebebiyet vermekten ya da cinayetten suçludur ve buna göre cezalandırılmalıdır. Ancak bir katili işlediği suçtan dolayı değil de, kızıl saçlı olması gibi biyolojik bir nedenden dolayı cezalandırmak sapkınca bir davranıştır.
Banka soyguncuları maske takma eğiliminde olabilirler, ancak işledikleri suçun maskeyle hiçbir ilgisi yoktur. Aynı şekilde, sarhoş sürücüler kazalara neden olurlar ancak ayık sürücüler de kazalara neden olurlar ve pek çok sarhoş sürücü hiçbir kazaya neden olmaz. Yasalar, kan değerleri gibi bilimsel tuhaflıklara değil, insanların can ve malı üzerindeki ihlallere odaklanmalıdır.
Clinton'ın alkollü araç kullanma yasasına karşı son bir argüman daha var. Bu, eyaletlerin haklarının ihlalidir. Anayasa'da federal hükümetin kandaki alkol içeriğini yasalaştırması için bir gerekçe bulunmadığı gibi, Anayasanın 10. maddesi de bunu yapmasını engellemelidir. Alkollü araç kullanma konusunda önce eyaletlere yetki verilmeli, ardından da her eyalet alkollü araç kullanan sürücüleri yasaların baskısından kurtarmalıdır.
Comments