top of page

Anarko-Kapitalist Olmak Ne Demektir?

20/01/2004 - Stephan Kinsella

Butler Shaffer'ın LRC'deki "Anarşi Nedir?" başlıklı son makalesi Reason blogunda tartışmaya yol açtı ve benim de bu doğrultuda sahip olduğum birkaç fikri ortaya koymam için bana ilham verdi.


Anarşi muhalifi liberteryenler bir korkuluğa saldırmaktadır. Argümanları genellikle faydacı (utilitaryan) niteliktedir ve "ama anarşi işe yaramaz" veya "devlete (bize sağladığı şeyler için) ihtiyacımız var" şeklindedir. Ancak bu saldırılar samimiyetsiz değilse bile en iyi ihtimalle kafa karıştırıcıdır. Anarşist olmak, anarşinin "işe yarayacağını" düşündüğünüz anlamına gelmez (bu ne anlama geliyorsa artık); ya da başarılacağını veya "başarılabileceğini" öngördüğünüz anlamına da gelmez. Sonuçta kötümser bir anarşist olmak da mümkündür. Anarşist olmak sadece saldırganlığın hiçbir haklı gerekçesi olmadığına ve devletlerin kaçınılmaz olarak saldırganlığa başvurduğuna inandığınız anlamına gelir. Bu nedenle de devletler ve zorunlu olarak uyguladıkları saldırganlık meşru değildir. Bu oldukça basittir, gerçekten. Bu etik bir görüştür, dolayısıyla faydacıların kafasını karıştırmasına şaşırmamak gerekir.


Buna göre, anarşist olmayan herkes şu iki görüşü savunmalıdır: (a) saldırganlık haklıdır; yahut (b) devletler (özellikle de minimal devletler) saldırganlığa başvurmak zorunda değildir.


Önerme (b) açıkça yanlıştır. Devletler her zaman vatandaşlarını vergilendirir ki bu da bir saldırganlık biçimidir. Rakip savunma kurumlarını her zaman yasadışı ilan ederler ki bu da saldırganlık anlamına gelir. (Kaçınılmaz olarak ve tarihte tek bir istisna olmaksızın halka uyguladıkları mağduru olmayan pek çok suç yasasından bahsetmeme gerek bile yok. Minarşistlerin neden minarşinin mümkün olduğunu düşündükleri insanın kafasını allak bullak ediyor).


Önerme (a) konusuna gelince, sosyalistler ve suçlular da saldırganlığın haklı olduğunu düşünmektedir. Ancak bu onu öyle yapmaz. Suçlular, sosyalistler ve anti-anarşistler saldırganlığın - yani herhangi bir masuma karşı şiddet başlatılmasının - nasıl haklı olduğunu henüz ortaya koyabilmiş değiller. Bunda şaşılacak bir şey yok; bu saldırganlığın makul bir şekilde açıklanması mümkün değildir. Ancak suçlular saldırganlığı haklı göstermek zorunda hissetmezler; devletin savunucuları neden bunu yapmak zorunda hissetsinler ki?


Muhafazakâr ve minarşist-liberteryenlerin "işe yaramayacağı" ya da "pratik" olmadığı gerekçesiyle anarşiye yönelttikleri eleştiriler sadece kafa karışıklığından ibarettir. Anarşistler (zorunlu olarak) anarşinin başarılacağını öngörmezler - ben kendi adıma başarılacağını düşünmüyorum. Ancak bu, devletlerin haklı olduğu anlamına da gelmez.


Şöyle bir analoji kuralım. Muhafazakârlar ve liberteryenler şahsi suçların (cinayet, soygun, tecavüz) meşru olmadığı ve işlenmemesi "gerektiği" konusunda hemfikirdir. Yine de insanların çoğu ne kadar iyi olursa olsun, her zaman suça başvuracak en azından küçük bir kesim olacaktır. Suç her zaman bizimle birlikte olacaktır. Yine de suçu kınıyor ve azaltmak için çalışıyoruz.


Hiç suç olmaması mantıken mümkün müdür? Elbette. Herkes gönüllü olarak başkalarının haklarına saygı göstermeyi seçebilir. O zaman suç da kalmaz. Hayal etmesi kolay. Ancak insan doğası ve etkileşimi konusundaki deneyimlerimiz göz önüne alındığında, suçun her zaman var olacağını söylemek yanlış olmaz. Yine de, tekrarlanmasının kaçınılmazlığı karşısında suçun kötü ve haksız olduğunu ilan ediyoruz. Dolayısıyla, suçun ahlâk dışı olduğu iddiama, "ama bu pratik olmayan bir görüş" ya da "ama bu işe yaramaz", "çünkü her zaman suç olacaktır" şeklinde cevap vermek aptalca ve/veya samimiyetsizce olacaktır. Suçun her zaman olacağı gerçeği - herkesin gönüllü olarak başkalarının haklarına saygı göstermeyeceği - buna karşı çıkmanın "pratik olmadığı" anlamına gelmez; ya da suçun haklı olduğu anlamına gelmez. Ayrıca suçun yanlış olduğu önermesinde bir "kusur" olduğu anlamına da gelmez.


Aynı şekilde, devletin ve saldırganlığının haksız olduğu iddiama, "anarşi işe yaramaz" veya "pratik değildir" veya "gerçekleşmesi mümkün değildir" şeklinde cevap vermek samimiyetsiz ve/veya kafa karışıklığıyla doludur."¹ Devletin haksız olduğu görüşü normatif veya etik bir pozisyondur. Yeterli sayıda insanın anarşinin ortaya çıkmasına izin vermek için komşularının haklarına saygı göstermeye istekli olmaması, yani yeterli sayıda insanın (hatalı bir şekilde) devletin meşruiyetini destekleyerek var olmasına izin vermesi, devletin ve saldırganlığının haklı olduğu anlamına gelmez.²


"Ama bir devlete ihtiyacımız var" gibi diğer faydacı yanıtlar, devletlerin saldırganlık uyguladığı ve saldırganlığın haksız olduğu iddiasıyla çelişmez. Bu sadece devlet savunucusunun masum kurbanlara karşı güç kullanılmasını önemsemediği, yani suçlu/sosyalist zihniyeti paylaştığı anlamına gelir. Şahsi suçlu, önemli olanın kendi ihtiyaçları olduğunu düşünür; ihtiyaçlarını karşılamak için şiddet uygulamaya isteklidir; bu durumda neyin doğru neyin yanlış olduğunun önemi yoktur. Devlet savunucusu ise "bizim" bir şeylere "ihtiyacımız olduğu" düşüncesinin masum bireylere karşı şiddet uygulamayı ya da uygulanmasına göz yummayı haklı gösterdiğini düşünür. Bu kadar basit. Bu argüman her ne ise, liberteryen değildir. Bu argüman saldırganlığa karşı değildir. Başka bir şeyden - bedeli ne olursa olsun belirli kamusal "ihtiyaçların" karşılanmasını sağlamaktan - yanadır ama barış ve işbirliğinden yana değildir. Suçlu, gangster, sosyalist, refah devletçisi ve hatta minarşistlerin hepsi aynı şeyi paylaşır: Bir nedenden ötürü açıkça saldırganlığa göz yummaya isteklidirler. Ayrıntılar değişir ama sonuç aynıdır: Masum hayatlar fiziksel saldırılarla ayaklar altına alınır. Bazılarının bunu kaldıracak midesi vardır; diğerleri ise daha medenîdir - hatta bunlara liberteryen diyebiliriz - ve şiddete dayalı çatışma yerine barışı tercih ederler.


Aramızda suçlular ve sosyalistler olduğu için, çoğu insanda bir dereceye kadar suçlu zihniyetin olması şaşırtıcı değildir. Ne de olsa devlet, devletlerin meşru olduğu fikrini hatalı bir şekilde kabul etmiş olan kitlelerin zımni rızasına dayanır. Ancak bunların hiçbiri, kitleler tarafından göz yumulan suç girişimlerinin haklı/meşru olduğu anlamına gelmez.


Liberteryenlerin tavır alma zamanı gelmiştir. Saldırganlıktan yana mısınız, yoksa saldırganlığa karşı mısınız?


Dipnotlar:

1. Bir başka nokta: Benim görüşüme göre, minarşiye ulaşma ihtimalimiz anarşiye ulaşma ihtimalimiz kadar yüksek. Yani, her ikisi de uzak olasılıklardır. Çarpıcı olan, minarşistlerin anarşiye yönelttiği "pratik olmama" eleştirilerinin neredeyse tamamının minarşinin kendisi için de geçerli olmasıdır. Her ikisi de son derece olasılık dışıdır. Her ikisi de milyonlarca insan arasında büyük görüş değişiklikleri gerektirir. Her ikisi de çoğu insanın pek de umursamadığı varsayımlara dayanmaktadır.

2. Her ne kadar anarşinin olabilirliği ya da "uygulanabilirliği", şahsi suça karşı olma durumunun hiçbir zaman suç işlenmemesine bağlı olmaması gibi, anarşi davasına bağlı olmasa da, anarşi açıkça mümkündür. Örneğin uluslar/ülkeler arasında anarşi vardır. Alfred G. Cuzán'ın Journal of Libertarian Studies'deki ufuk açıcı ve ihmal edilmiş makalesi "Do We Ever Really Get Out of Anarchy?"de belirtildiği gibi, hükümet içinde de anarşi vardır. Cuzán, hükümetin kendisinin bile içsel olarak anarşi içinde olduğunu ileri sürmektedir - sonuçta Başkan, hükümetteki diğer kişileri kendi yorumlarına uymaya tam anlamıyla zorlamamaktadır; kabul görmüş, hiyerarşik bir yapı nedeniyle onlara gönüllü olarak itaat etmektedirler. Hükümetin (siyasetteki) anarşisi iyi bir anarşi değildir, ancak anarşinin mümkün olduğunu gösterir - aslında hiçbir zaman gerçekten anarşinin dışına çıkamayız. Ayrıca Butler Shaffer, komşularımızla birlikte "anarşi" içinde olduğumuza dair oldukça aydınlatıcı bir noktaya değiniyor. Eğer çoğu insan komşularının haklarına gönüllü olarak saygı gösterecek karaktere sahip olmasaydı, toplum ve medeniyet imkânsız olurdu. Çoğu insan, bir dereceye kadar kamusal ve şahsi suçun varlığına rağmen, medeniyetin oluşmasına izin verecek kadar iyidir. İyilik derecesinin - örneğin eğitim veya daha evrensel ekonomik refah nedeniyle - devletlerin meşruiyetine olan desteği buharlaştırmaya yetecek kadar yükselebileceği düşünülebilir. Ancak bu pek olası değildir.


 

Norman Stephan Kinsella (LL.M., King’s College London-Londra Üniversitesi; JD, Paul M. Hebert Hukuk Merkezi, LSU; BSEE ve MSEE, LSU) Avusturo-Anarşist Liberteryen Hukuk Teorisi yazarı ve Houston’da kayıtlı patent avukatıdır. Liberteryen hukuk teorisinin çeşitli alanlarında ve fikrî mülkiyet hukuku ile uluslararası hukuk gibi adlî konularda geniş çaplı konuşmalar yapmış, dersler vermiş ve yayınlar hazırlamıştır. Yayınları arasında Law in a Libertarian World: Legal Foundations of a Free Society, Against Intellectual Property (Mises Institute, 2008) ve International Investment, Political Risk, and Dispute Resolution: A Practitioner's Guide (Oxford, 2020) bulunmaktadır. Kendisine Twitter, kişisel websitesi ve e-posta yoluyla ulaşabilirsiniz.

Çevirmen: xxx

Editör: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı LewRockwell.com sitesinin ''What It Means To Be an Anarcho-Capitalist'' adlı yazısının çevirisidir.
282 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sonuç

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page