Daniel Lacalle - 30.08.2023
Arjantin’in sorunu Milei değil.
Arjantin Merkez Bankası, Javier Milei’nin ön seçimleri kazanması nedeniyle Arjantin Pesosu’nu devalüe etmek zorunda kalmış değildir. Zira yıllardır Arjantin Merkez Bankası ve Peronist (Juan Peron geleneği yanlısı) hükümet pesonun değerini düşürüyor ve para birimini çökertiyor. Arjantin Merkez Bankası devalüasyon yapmak zorundaydı, çünkü rezervleri tamamen tükenmişti.
Arjantin “sistem karşıtı” ya da “aşırı sağcı” bir tehditle karşı karşıya değil. Çünkü zaten aşırı solcu ve sistem karşıtı bir hükümete sahipler. Bu hükümet, 21. Yüzyıl Sosyalizmi’nin sömürücü ve müsadereci (el koyucu) para ve maliye politikalarını savunan Peronist Cristina Fernández de Kirchner rejimidir. Cristina Fernández de Kirchner’in eski ekonomi bakanı Axel Kicilloff’un deyimiyle “Kapsayıcı” (Inclusive) para politikası, bu rejimin alametifarikasıdır.
Peronistlerin maksimum müdahalecilik politikası ile mali ve parasal sorumsuzluk Arjantin’i mahvetmiş ve merkez bankasını rezervsiz bırakmıştır.
Alberto Ángel Fernández’in 2019’da başkanlık koltuğuna (ve aynı zamanda eski başkan Cristina Fernández de Kirchner’in de yardımcılık koltuğuna) oturmasından bu yana Arjantin Pesosu ABD doları karşısında %90’dan fazla değer kaybetti ve Arjantin’de enflasyon yıllık %110’u aştı. Ayrıca nüfusun %39’u da yoksulluk içinde yaşıyor.
Cristina Fernández de Kirchner ve Alberto Ángel Fernández’in “21. Yüzyıl Sosyalizmi” adını verdikleri iktidarları döneminde, parasal tabandaki tamamen kontrolsüz artış ulusal para birimini yok etti. Kirchner ve Fernández dönemleri arasında kısa bir süre göreve gelen merkez sağcı Mauricio Macri hükümeti, özellikle Kirchner’in merkez bankasında biriken çok yüksek oranlı kısa vadeli borçlar (Leliq, Lebac ve Pases) yoluyla gelecekteki para ihracı taahhütlerinde bıraktığı saatli bombanın kanıtlarını dikkate almadığı için, kademeli ve yumuşak önlemlerin enflasyon sarmalını frenleyebileceğini düşünme hatasına düştü. Merkez bankası tarafından ücretlendirilen bu borç Cristina Fernández de Kirchner döneminde 22 milyar eşdeğer ABD doları artmıştır. Macri hükümeti bunu yaklaşık 26 milyar dolar seviyesinde tutmuştur. Bu “ücretlendirilmiş” merkez bankası borcu ihraçları, gelecekteki parasal taban artışları ve garantilenmiş enflasyondur.
Alberto Ángel Fernández hükümeti de GSYH’nin %12’sini aşan bir Leliq ve Pases saatli bombası bırakmıştır. Böylece, merkez bankasının yükümlülükleri rezervlerini birkaç kat aştığı için pesonun devasa bir devalüasyonu garanti altına alınmıştır. Bu nedenle merkez bankası devalüasyon yapmak zorunda kalmıştır.
Arjantin Merkez Bankası tarafından Ağustos 2023’te yayınlanan verilere göre Arjantin, Venezuela’dan sonra bölgedeki en büyük parasal deneyi gerçekleştirmiştir. Parasal Taban bir yılda %46,2, iki yılda %117,2 ve üç yılda %172 oranında artmıştır. Ancak mevduatlar ve yukarıda bahsi geçen Leliq de dâhil olmak üzere parasal taban üç yılda %392,6 oranında artmıştır. Bu felaket Alberto Ángel Fernández hükümetinin bıraktığı mirastır.
Peronizm “21. yüzyıl sosyalizmini” benimseyerek, ihracatçı sektörlerin birikimlerini eriten ve onları hayalî döviz kuru oranlarıyla dolarlarını bozdurmaya zorlayan oldukça yıkıcı “döviz kıskacı” (cepo cambiario) uygulamasını yürürlüğe koymuştur. Bu, ülkeye yeni rezerv girişini yok eden devlet destekli bir hırsızlıktır. Bu politika, rezervleri maksimize etmek yerine ihracat artışını durdurmuştur.
Yakın zamanda tarım üreticilerinin dövizlerini bozdurmaları için “soya fasulyesi doları” (dólar soja) adı verilen yapay bir kurun yaratılmasıyla birlikte Arjantin’de ondan fazla döviz kuru bulunmaya başlamıştır.
Bir ülke nasıl olur da tek bir para birimine karşı on döviz kuruna sahip olabilir? Cevap çok basit. Hükümet tarafından dayatılan tüm bu döviz kurları, ihracatçıların ve vatandaşların dolarlarına gerçekçi olmayan bir oranda el koymak için servetin kamulaştırılmasının yöntemleridir.
Hükümet, ABD Doları alıcılarını, Arjantin Pesosu karşısında kendisinin açık piyasada herhangi bir işlemde bulamayacağı bir mübadele aracı üzerinden gasp etmektedir.
Birçok kez temerrüde düşen Arjantin devletinin borçlanma yoluyla finanse edilmesi mümkün olmadığından, bu parasal çılgınlık kontrolsüz siyasî harcamaları finanse etmektedir.
Yatırımcılar ve vatandaşlar hükümetin kontrolsüz bir şekilde para basmaya devam edeceğini bildiğinden, peso için gerçek bir yerel ya da küresel talep bulunmamaktadır.
Arjantin’de kentlerin %57’sinde devlet istihdamı özel istihdamdan daha fazladır. Devlet kamu harcamalarını vergi gelirlerinden ve enflasyondan daha fazla arttırmakta, bunu da daha fazla peso basarak finanse etmekte, bu da daha fazla yoksulluk ve daha yüksek enflasyon yaratmaktadır. Bu arada, Peronist hükümetler tarafından uygulanan vergilendirme bölgedeki en müsadereci vergilerden biridir ve Doing Business adlı projenin yayınladığı rapora göre, tüm vergilerini ödeyen bir KOBİ için kârının %106’sına ulaşmaktadır.
Böylece hükümet sürekli değer kaybeden bir para birimiyle büyük sübvansiyonlar vaat etmekte ve kendisini kendi mali ve parasal politikalarının yarattığı soruna çözüm olarak sunmaktadır. Peronizm, devasa miktarlarda basılan ve hiçbir değeri olmayan parayı “dağıtmaktadır”. Bunun sonucu ise on sekiz milyon yoksul vatandaş.
Arjantinli pek çok büyük ekonomist, hükümetin değeri ve talebi olmayan bir para birimi basarak vatandaşları daha bağımlı hâle getirmesine yol açan bu sapkın teşvikler sarmalını sona erdirmek için dolarizasyonun önemini ayrıntılı olarak analiz etmiştir. Nicolas Cachanosky’den Steve Hanke’ye kadar pek çok ekonomist bize Ekvador, Panama ya da El Salvador’un başarılı bir şekilde dolarize olduğunu hatırlatıyor.
Aslında dolarizayon Arjantin’in bir sorunu değil, tam aksine, sürdürülemez ve başarısız bir para birimine sahip olduğunun kanıtıdır. Arjantin zaten büyük ölçüde dolarize olmuş durumda çünkü vatandaşlar yerel para biriminden kaçmaktadır.
Peki Arjantin Pesosu neden değersiz bir para birimidir? Bunun nedeni hükümet ve merkez bankasının, ülkenin sorunlarının daha fazla para basarak çözülebileceği düşüncesiyle kendi Modern Para Teorisi’ni (MMT) uygulamasıdır. Yıllar süren parasal yıkımın ardından, pesoya yönelik küresel ve ulusal talep tarihi düşük seviyelerdedir.
Peso, 2023’te de ABD doları karşısında dünyanın en zayıf para birimlerinden biri olurken, Arjantin Merkez Bankası’nın parasal tabanındaki artış yılbaşından bugüne %46 gibi çılgın bir seviyeye ulaştı. Ve hâlâ bazı insanlar enflasyonun neden %100’ün üzerinde olduğunu merak ediyor.
Ve hayır, Milei’nin başkan olması hâlinde Arjantin bir uçurumla karşı karşıya kalmayacak. Muazzam bir potansiyele sahip zengin bir ülke olan Arjantin zaten uçurumun dibine düşmüş durumda.
Tıpkı Venezuela’daki Chávizm (Hugo Chávez fanatizmi) gibi Peronist hükümetler de siyasî harcamaları arttırmak için para birimini ve ülkenin üretken gücünü tahrip etmiş ve ülkeyi, vatandaşların maaş ve tasarruflarına yüksek doğrudan ve dolaylı vergilerin yanı sıra enflasyon vergisi yoluyla el konulan ekonomik bir çöplüğe dönüştürmüştür.
Milei bu parasal ve mali çılgınlığı radikal değil de mantıklı politikalarla sona erdirmek niyetindedir. Hükümet harcamalarının çılgınca parasallaştırılmasını durdurmak, merkez bankasının tehlikeli enflasyonist uygulamalarına son vermek, dolarizasyona gitmek, aşırı düzeydeki kamu harcamalarını kısmak, vergileri azaltmak, ekonomiyi dışa açmak ve serbest ticaret ile yatırımların Arjantin’e geri dönmesine izin vermek Milei’nin politikalarının mantığını teşkil edecektir.
Bazıları Milei’yi tehlikeli bir radikal olarak görürken Fernández-Kirchner döneminde uygulanan radikalizm hakkında hiçbir şey söylemiyorsa dünyanın gelişmiş ülkelerinde bir şeyler çok yanlış gidiyor demektir.
Arjantin muazzam potansiyeline ulaşmak için ciddi mali ve parasal politikalar uygulamalıdır. Milei’nin önerileri sistem karşıtı değil, mantık yanlısıdır.
Arjantin’in sorunu Milei değildir. Sorun, birçok sözde “ilerici” partinin talep ettiği mali ve parasal politikaları noktası noktasına uygulamış olmalarıdır.
Comments