22/11/2018 - Antony P. Mueller
Politikacılar ve bürokratlar vaatlerini yerine getirmediğinde - ki bu çok sık olur - bize, bunun yerine hükümeti yönetecek doğru insanları alırsak sorunun çözülebileceği sıklıkla söylenir. Bize, eski hükümet görevlilerinin yeterince çabalamadığı anlatılır. Ya da doğru niyetlere sahip olmadıkları… Hükümette çok sayıda beceriksiz ve kötü niyetli insanın bulunduğu doğru olsa da olaya karışan kişileri her zaman suçlayamayız. Çoğu zaman, başarısızlık olasılığı basitçe devlet kurumunun kendisinde yerleşiktir. Başka bir deyişle, politikacılar ve bürokratlar başaramadıkları için başarılı olamamış değillerdir. Devlet yönetiminin doğası, başarıya zıt bir konumdadır.
Bu durumun on sebebi şöyledir:
1. Bilgi
Devlet politikaları her şeyi bilme iddialarından kendileri zarar görmektedir. Başarılı bir piyasa müdahalesi gerçekleştirmek için politikacıların yapabileceklerinden daha fazlasını bilmeleri gerekir. Pazar bilgisi merkezî, sistematik, organize ve genel değil, tam aksine dağınık, heterojen, spesifik ve bireyseldir. Çok sayıda operatörün ve sürekli bir deneme-yanılma sürecinin olduğu bir piyasa ekonomisinden farklı olarak, devlet bir tekel olduğu için hükümet hatalarının düzeltilmesi kısıtlıdır. Politikacı için, bir hatayı kabul etmek çoğu zaman yanlış bir karara bağlı kalmaktan daha kötüdür - hatta o yanlış karar kendi görüşüne ters olsa bile.
2. Enformasyon Asimetrileri
Piyasada, örneğin sigortacı ile sigortalı veya kullanılmış bir arabanın satıcısı ile alıcısı arasında bilgi asimetrileri olsa da bilgi asimetrisi kamu sektöründe özel sektöre göre daha derindir. Örneğin, bir ülkede birkaç sigorta şirketi ve birçok araba satıcısı varken, sadece bir devlet vardır. Devletin temsilcisi olarak politikacılar maddi riske girmedikleri ve paydaş olmadıkları için araştırmak ve bilgi asimetrisini önlemek için fazla çaba sarf etmeyeceklerdir. Aksine, politikacılar genellikle onlara en çok ihtiyaç duyanlara değil, siyasî güç oyununda kendi amacına ve çıkarına en uygun olanlara fon sağlamaya istekli olacaklardır.
3. Özel Sektörün Dışlanması
Devlet müdahalesi, piyasa kusur ve eksiklikleri gibi görünen şeyleri ortadan kaldırmaz, özel arzı dışlayarak bunları yaratır - buna Dışlama Etkisi denmektedir. Okullaşma ve sosyal yardım alanlarında kamu hakimiyeti olmasaydı, devlet bu faaliyetleri gasp etmeden önce olduğu gibi, özel arz ve özel yardımlar bu boşluğu doldururdu. Politikacılar ek kamu hizmetleri sunarak oy alabilecekleri için, kamu yönetimi durumu iyileştirmeyecek hatta durumu kötüleştirecek olsa da özel sektörün hükümet politikaları yoluyla dışlanması sürekli bir metot olacaktır.
4. Gecikmeler
Devlet politikaları, teşhis ve uygulama arasındaki uzun gecikmelerden muzdariptir. Hükümet süreci güçle ilgilidir ve anteninin güç oyunuyla ilgili bu sinyalleri yakalamasını sağlar. Ancak bir konu yeterince politize edildiğinde hükümetin dikkatini çekecektir. Gecikmeden sonra, bir sorun dikkat çekene ve teşhis edilene kadar, yetkililer siyasî sorunun nasıl çözüleceği konusunda bir fikir birliğine varana kadar başka bir gecikme ortaya çıkar. Oradan uygun siyasî araçların gerekli siyasî desteği bulmasına kadar bir kere daha bolca zaman harcanır. Önlemler uygulandıktan sonra etkilerini gösterene kadar bir süre daha geçer. Bir problemin dile getirilmesi ile reaksiyon arasındaki zaman aralığı o kadar uzundur ki problemin doğası ve bağlamı çoğu zaman en temelden değişmiştir. Para politikası da dahil olmak üzere devlet müdahalelerinin sonuçlarının yalnızca asıl hedeften sapmaması, aynı zamanda niyetlerin tam tersini de üretebilmesi şaşırtıcı değildir.
5. Rant Kollama ve Rant Yaratma
Devlet müdahalesi rant arayanları cezbeder. Rant arayışı, devlet politikaları aracılığıyla ayrıcalık kazanma çabasıdır. Bir seçmen demokrasisinde, destek ve oy elde etmek için mevcut rantlara yeni rantlar eklemek üzerine sürekli bir baskı vardır. Bu rant yaratma, rant kollayanların sayısını artırır ve zamanla yolsuzluk ile düzgün ve yasal davranış arasındaki ayrım bulanıklaşır. Bir hükümet rant arayışına ve rant yaratmaya ne kadar çok teslim olursa, ülke kayırmacılık, yolsuzluk ve kaynakların yanlış tahsis edilmesinin o kadar kurbanı olacaktır.
6. Yandaşlık ve Oy Ticareti
Bir kamu tercihi konsepti olan yandaşlık (logrolling), birinin diğer grubun projelerini destekleyerek tercih ettiği projeyi elde etmesi için siyasî gruplar arasında yapılan ayrıcalık alışverişini ifade eder. Bu davranış, devlet faaliyet ve müdahalelerinin istikrarlı bir şekilde genişlemesine yol açar. Siyasî sürecin "quid pro quo" (al gülüm ver gülüm veya kısasa kısas) diye bilinen yoluyla milletvekilleri, kendi projeleri için siyasî destek elde etme karşılığında diğer grupların mevzuat ve yasa tasarılarını destekler. Bu davranış gereksiz, çelişkili ve zararlı hukuk üretiminin çığı olan "kanun enflasyonu" olgusuna yol açmaktadır.
7. Ortak Yarar
Şu sözde "ortak yarar" kavramı yeterince tanımlanmış bir kavram değildir. Benzer bir kavram olarak dışlanamazlık ve rekabetsizlik ile tanımlanan "kamu yararı" gibi terimler, asıl önemli noktayı gözden kaçırır, çünkü ortak veya kamusal olan mal değil, kolektif çabaların bireysel çabalardan daha verimli olduğu önkabulünden doğan hükmüdür. Ancak bu, tüm ürün ve hizmetler ile ilgili bir durumdur ve piyasanın kendisi, işbirliği çabalarıyla özel mallar sağlama sistemidir. Piyasa ekonomisi, rekabeti işbirliğiyle birleştirdiği için müşterek bir mal sağlayıcısıdır. Devletin sağladığı sözde "kamu mallarından" herhangi birini hem daha uygun maliyetli hem de daha kaliteli bir şekilde özel sektör de sağlayabilir. Devletin aksine, bir piyasa ekonomisinde işbirliği rekabeti ve dolayısıyla sadece ekonomik verimliliği değil aynı zamanda inovasyon teşvikini de içerir.
8. Regülasyoncu Kuşatması
"Regülasyoncu kuşatması" kavramı, düzenleyici kurumun "kamu çıkarını" teşvik etmek olan aslî niyetini takip etmeyip düzenlemek üzere kurulduğu grupların özel çıkarlarının kurbanı olduğu bir hükümet başarısızlığını ifade eder. Regülasyon organının lobiler tarafından kuşatılıp ele geçirilmesi, kurumun regülasyon için hedeflenen grubun özel çıkarlarını ilerletmeye yarayan bir araca dönüşmesi sonucunu doğurur. Bu amaçla özel çıkar grupları, özel çıkarlarını teşvik etmek için bir araç olarak devlet aygıtını elde etmek adına sonu gelmez ek düzenlemeler talep edecektir.
9. İleriyi Görememe Basiretsizliği
Siyasî zaman ufku bir sonraki seçimdir. Siyasî eylemin faydalarının belirli "müşterilere" hızla ulaşması çabasında, uzun vadeli çalışmaların maliyetleri daha makul ve faydası daha kalıcı yaygınlıkta olmasına rağmen politikacı, kısa vadeli projeleri yalnızca geçici faydalar getirse ve maliyeti çok daha yüksek olsalar bile uzun vadeli projelere tercih edecektir. Çünkü kamu mallarının devlet tarafından sağlanması, maliyeti üstlenen ile doğrudan yararlanan arasındaki bağı kopardığı için, devlet tarafından görünüşte ücretsiz olarak gelen mallara yönelik talebin zaman tercihi, zorunlu olarak piyasa sisteminden daha yüksektir.
10. Rasyonel Cehalet
Kitle demokrasisinde bireysel seçmenin siyasî meseleler hakkında cahil kalması rasyoneldir, çünkü bireyin oyunun değeri o kadar küçüktür ki sonuç için fazla bir fark yaratmaz. Rasyonel seçmen, en fazla faydayı vaat eden adaylara oy verecektir. Kitle demokrasisinde bireysel oyların değersizliği göz önüne alındığında, rasyonel seçmen bu vaatlerin gerçekçi olup olmadığını veya diğer arzularıyla çelişip çelişmediğini araştırmak için fazla zaman ve çaba harcamayacaktır. Dolayısıyla siyasî kampanyaların amacı bilgi ve aydınlanma değil, dezenformasyon ve kafa karışıklığı olur. Sonuçta önemli olan oy almaktır. Değerli olan programın sağlamlığı değil, bir adayın taraftarlarında yaratabileceği coşku ve rakibini ne kadar küçük düşürebileceği, kınayabileceği ve aşağılayabileceğidir. Sonuç olarak, seçim kampanyaları nefreti, kutuplaşmayı ve intikam hırsını körükler.
Comments