24/08/2018 - Antony P. Mueller
Piyasa ekonomisinde her satın alma işleminde bir oylama gerçekleşir. Tüketiciler başka bir ürünü değil de belirli bir ürünü satın almaya karar vererek, bu malı üreten şirketleri üretimlerine devam etmeleri için seçmiş olurlar. Bu oylama ile tüketiciler bu şirketleri seçer ve girişimciler üretim sürecini yönlendirir. Kapitalizmde oy pusulası paradan oluşur, oy ise satın almadır. Kapitalistler benzin istasyonları, restoranlar ve alışveriş merkezleri gibi üretim kaynaklarının yasal sahipleridir, ancak mülklerini müşterilerin kullanımına sunarak sermaye stokları üzerinden bir getiri elde ederler. Müşteriler ürünü satın alarak, bu malın üretilmesine hizmet eden sermayenin değerini belirlerler. Tüketim malları gibi üretim mallarının da içsel bir değeri yoktur. Sermaye mallarının fiyatı, müşterilerin istediği ve ödeyeceği malları üretme kapasitelerini yansıtır.
Kapitalistler kâr elde edebilmek için sermaye stokunu korumak ve geliştirmek zorundadır. Mağazalar bakım ister; uçaklar kontrol ve servis ister; makineler onarım ister. Kapitalistler sermaye yapısını koruma ve uyarlama maliyetlerine katlanmak zorundadır. Sermaye yapısını sağlam tutmaya yönelik bu bakım için kapitalistler peşin olarak ödeme yaparlar. Gelecekteki getiriyi çevreleyen belirsizliklere ilişkin riski üstlenirler. İşçiler maaşlarını hemen alırken, kapitalistler, emeklerinin karşılığını, mal nihai tüketiciye ulaşmadan ve ödeme yapılmadan alamazlar. İşçiler ücretlerini mallar tüketiciye ulaşmadan önce üretim sürecinde alırken, kapitalistler hem başlangıç maliyetlerini hem de sermaye mallarının sonunda getiri sağlayıp sağlayamayacağına dair riskleri üstlenirler. Getiri ancak son kullanıcı mallar için ödeme yaptığında elde edilir. Bir yatırımın ekonomik bir değere sahip olup olmayacağı, tüketicilerin istediği ve satın alacağı malların üretilmesine ne ölçüde katkıda bulunduğuna bağlıdır.
Müşteri, mağazaların, aralarından seçim yapabileceği zengin bir teklif sunmasını bekler. Neredeyse hiç kimse mağazayı kimin işlettiğini ve çeşitli malların mevcut olmasını kimin sağladığını merak etmez. Çok az müşteri, bir alıcı ödeme yapmadan önce kapitalistlerin, müşterilerin hizmetine ne kadar sermaye koyduğunu düşünür. Eğer hükümet ve bürokrasisi kapitalizmin yerini almaya kalkarsa ya da kapitalistleri regüle eder, taciz eder ve mallarına el koyarsa, kısa sürede sermaye yapısı dağılır. Hükümetin tek yapması gereken kapitalistlerin kâr beklentilerini azaltmaktır ve böylelikle sermaye yapısı çökecektir.
Şirket hisselerinde ya da şirketlere diğer katılım biçimlerinde büyük zenginlikler mevcuttur. Zenginlik yatırımlardan, yatırımlar da tasarruflardan gelir. Daha fazla tasarruf tüketim demektir. Bir süpermarket zincirinin sahiplerinin serveti mağazalarıdır. Hissedarlar da sahiplerdir. Ancak mağazalardan asıl yararlananlar kimlerdir? Bu mağazalardan alışveriş yapan ve sunulan ürünlerin tadını çıkaran halklardır.
Süper zenginlerin önemli bir kısmı mütevazı bir yaşam tarzı sürdürmektedir. Bu kişilerin finansal başarılarının bir kısmı tutumlu olmalarından, israf etmemelerinden ve tasarruf edip yatırım yapmalarından kaynaklanmaktadır. Büyük bir servet bile hedonist bir savurganın eline geçtiğinde uzun süre dayanamaz. Servet yüksek zaman tercihinden nefret eder ve nasıl tasarruf edileceğini bilenlerde kalır.
Piyasa, servet yığılmasının sonsuza kadar sürmemesine ve bir ya da sadece birkaç elde toplanmamasına özen gösterir. Bir şirketin kârlılığı sürekli olarak inovasyon tehdidi altındadır. On dokuzuncu yüzyılın sonunda demiryolu baronlarının servetinden bugün geriye çok az şey kalmıştır. Ford, Rockefeller ve Vanderbilt aileleri ve geçmişin diğer kodamanlarının servetlerinin mirasçıları, zenginler listesinin en üst sıralarından kayboldular. Wal-Mart kısa bir süre önce iyi kurulmuş gibi görünse de, şimdi online alışverişin meydan okumasıyla karşı karşıya.
Her zaman bir grup süper zengin insan olacaktır, ancak kapitalizmde süper zenginleri oluşturanlar arasındaki bileşim ve dağılım değişmektedir. Kapitalizmde inovasyon eski zenginliği ortadan kaldırır. Bu nedenle kapitalizm geçmişteki ekonomik sistemlerden farklıdır. Tarihsel olarak, toprak sahibi olmak zenginliğin temeliydi. Sanayi Devrimi'nden önce zenginliğin ana kaynağı, mirasın temelini oluşturan toprak mülkiyetiydi. Mülkiyet üzerindeki unvanlar, soyluluk unvanı ve diğer sosyal rütbe ayrımları ile birlikte geliyordu. Kapitalizm öncesi dönemlerde, zenginler uzun süre aynı ailelerdi ve yoksul doğanların neredeyse tamamı yoksul kalıyordu.
Forbes dergisinin her yıl yayınladığı süper zenginler listesiyle karşılaştırıldığında, çok az ismin -eğer varsa- uzun bir dönem boyunca ortaya çıktığı görülür. Servet sahibi insanlar iş kollarıyla birlikte değişmektedir. 1980'lere kadar süper zenginler listesinde yazılım, elektronik ve bilgisayar sektörlerinden hiç kimse yoktu, çünkü bu üretim alanları yükselişlerinin henüz başındaydı ve şu anda en geniş grubu oluşturuyorlar. Yüz yıl önce demiryolu veya petrol şirketlerinin sahiplerinin listeyi oluşturması gibi şimdi de bu alandan isimler listeye hükmediyor.
Comments