06/07/2022 - Vibhu Vikramaditya
Roe v. Wade davasında Yüksek Mahkeme’nin kararı bozması, cumhuriyetin en yüksek ilkesini destekleyen tarihî bir karardır. Bireylerin bir araya gelerek bir aile oluşturması, ailelerin bir araya gelerek bir topluluk oluşturması ve toplulukların bir araya gelerek bir toplumu oluşturması gibi, bir cumhuriyet de örgütlenme özgürlüğü aracılığıyla doğar. İdeal bir hukuk temelli yönetişim durumunda, kanun koyucular ve kanunlara uyanlar aynı olmalıdır, çünkü ancak o zaman kanuna gönüllü itaat ve kanuna uyanların çıkarlarının korunması meyvelerini verebilir.
Şimdi, her ikisini de büyük ölçüde rahatsız eden bir konuda iki aile uzlaşamazlarsa ne yapılmalı? Cevap, Birleşik Devletler hükümetinin doğasında saklıdır: her ikisi de kendi yollarına gidebilir!
Bu nedenle, sadece aynı fikirde olmamakla kalmayıp, bunu bir etik meselesi olarak kabul eden Amerikalıların büyük bir çoğunluğunun rızası olmadan ilgili eyaletlerin tümüne yayılan anayasal bir hak fikri, adaletsiz hâle geliyor. Bununla birlikte, Yüksek Mahkemece bozulan emsal karar, kürtajı yasaklamıyor! Meselenin muhakemesi, Demokratların veya Cumhuriyetçilerin çoğunluğuna dayalı olarak, her biri kendi seçmenlerine göre hangi pozisyonların tutulacağını yasama yoluyla belirleyebilen her bir eyalete geri veriliyor.
Ayrıca, yönetimin doğasının tek tek eyaletler ve merkez arasında güç paylaşımı olduğu yasama demokrasisinde, Yüksek Mahkeme’nin rolü, anlaşmazlığı çözen ve Anayasa’nın koruyucusu olarak hareket etmede yatar. Yasama demokrasisinde mahkemeye Anayasa’da belirtilmeyen kanun yapma ve hak verme yetkisi vermez.
Okurlar daha önce söylenenlerle aynı fikirdeyse, doğal olarak, California gibi bir eyalet hamileliğin son üç ayında kürtajı yasallaştıran bir yasa yapmak isterse, sadece hoşgörülü olmakla kalmamalı, aynı zamanda onların yaşam tarzlarını kabul etmeliyiz, çünkü bu, çoğumuzun değer verdiği aynı özgürlük ilkelerinden kaynaklanmaktadır. İkna eylemi, fikirlere karşı anlayışlı ve yapıcı tartışmalara girmeye istekli bir toplumda her zaman içtendir.
Merkezî Olmayan Göçmenlik Politikaları Meselesi
Bir piyasa ekonomisinin düzgün işleyişi, dünyanın tüm bölgelerinde emeğin, sermayenin ve malların serbest dolaşımını gerektirir. Bunun ışığında, sermayenin ve malların serbest dolaşımının etkilerine çok ilgi gösterildi, ancak emeğin serbest dolaşımının piyasalar üzerindeki olumlu etkisi hakkında çok az şey söylendi. Sonuçların eşitsizliği ile ilgili artan endişelerine rağmen, halk, her üreticiye ve işgücüne piyasaya katılmak, kaynak biriktirmek ve hizmet sunmak için sağladığı fırsat eşitliğinde yatan piyasanın eşitliğini anlamakta güçlük çekiyor gibi görünüyor.
İşçilerin piyasa ücreti, piyasada emek kıtlaştığında, maliyeti ve dolayısıyla üreticilerin kârlılığını düzenleyen temel bir faktör hâline gelir. Rakip üreticiler, kaynağı elden ele verirler ve sonunda piyasa ücretini artırırlar. Bu üreticiler rekabete girerler, onlara göre artan işçilik maliyeti, hizmetlerinin kullanılmasıyla elde etmeyi umdukları gelirden daha düşüktür.
Böylece üreticiler, beklenen kârlarını elde etme sürecinde, piyasa talebinin esnekliği oranında artan fiyatları tüketicilere yansıtma eğilimindedir. Tüketiciler, uygun ikameleri olmayan malların tüketicilerinde olduğu gibi fiyat değişikliklerine karşı daha az hassassa, talebi düşürmek yerine artan fiyat, üreticiler için gelirde bir artışa neden olur ve ek işçilik giderlerini haklı çıkarır. Şişirilmiş para arzına ek olarak, işgücü piyasalarının darboğazı da bugün fiyatların yükselmesine katkıda bulunuyor.
Bu nedenle, emeğin serbest dolaşımı, aynı hizmetleri daha düşük bir oranda veya piyasa fiyatında sağlamak isteyen dünyanın belirli bir yerinden insanların, daha marjinal tüketicileri cezbetmek için malları için (azaltılmış üretim maliyetleri nedeniyle) daha az ücret talep edebilecek üreticilerle bağlantı kurmasına izin verecektir. Bu aynı zamanda üreticilerin daha düşük maliyetler ve artan gelirler nedeniyle daha fazla kâr elde etmelerine ve aynı zamanda daha düşük fiyatlarla tüketicilere fayda sağlamalarına yol açacaktır.
Ekonomik verimlilik argümanı, onu anlayacak birisi için oldukça sağlamdır, ancak bu, bir bölgenin tüm insanlarını belirli bir şekilde hareket etmeye ve yaşamaya zorlayan emperyalist bir emir hâline gelmemelidir, çünkü yağma ve talan değil, ikna özgürlüğün kalbidir.
Bu nedenle, emeğin dolaşımının kontrolü, her biri kendi göçmenlik yasalarına karar verecek şekilde tek tek eyaletlere geri verilmelidir. İlgili eyalet hükümetleri, hava, su ve kara yolculuğu yoluyla topraklarına girişi sınırlayan yasalar koymayı seçebilir.
Bu, eyaletler, vatandaşlarına tehlike arz ettiğine inanırsa, yasadışı göç sorununu da çözecektir. Örneğin, böyle bir durumda Teksas, duruma dair yerel anlayışa dayalı olarak sınırdan ve havaalanlarından giriş için farklı yasalar çıkarabilir.
Комментарии