top of page

Sol'un Kiliseyi İşgali

05/04/2022 - Derek Dobalian

Hıristiyan Kilisesi tarihte ilk kez Solcular tarafından ele geçirilmiştir. Şüphesiz, Sol'un Kilise üzerinde daha önce de etkisi olmuştur, ancak Kilise'yi tamamen ele geçirmeye giderek daha da yaklaşmaktadırlar. Peki bu durum neden gerçekleşiyor? Bunun birkaç nedeni var; bunların başında mevcut Kilise liderlerimizin entelektüel açıdan zayıf olmaları geliyor. Ancak asıl neden, Sol'un Amerika'daki her büyük kurum üzerinde kontrol sahibi olması ve henüz fethedilmemiş son kurumun ve rastlantı olmayan bir şekilde en güçlü olanın Kilise olduğunu görmesidir. Dolayısıyla ona da sahip olmaları gerektiğine karar verdiler. Üstelik Kilise'nin liderleri de buna boyun eğmeye fazlasıyla hazırdı.


Peki, bu neden bu kadar tehlikeli? Açıkçası, İncil'in ve öğrettiği ahlâkın tamamen yozlaşmasını temsil ettiği için Hıristiyan inancı açısından tehlikelidir. Ancak Amerikan toplumu ve özgürlüğü için de tehlikeli çünkü Sol'un tüm talimatlarına "Tanrı böyle buyuruyor" şeklinde bir ilave ifade ile katkı sağlıyor. C.S. Lewis'in God on the Dock adlı eserinde belirttiği gibi, Devlet "emirlerine 'Tanrı böyle buyuruyor' ifadesini eklediğinde, bu sadece bir yalan değil, aynı zamanda tehlikeli bir yalan olur." Amaç, insanlara, devlet kurallarına riayet ettiklerinde Tanrı'ya itaat ettikleri izlenimini vermektir.


Bu istilaya tanıklık ederken akla gelen bir soru, Sol'un bu kadar çok Hıristiyanı nasıl ikna edebildiğidir? Bu başarının nedeni, C.S. Lewis'in The Problem of Pain'de söylediği gibi, toplumun Tanrı'nın iyiliğini basit bir nezaketle karıştırdığı bir zamanda yaşıyor olmamızdır. Dolayısıyla, artık hepimiz iyi görünenin iyi olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla, bize bir fırıncının eşcinsel bir evlilik için pasta yapmasının nazik bir davranış olduğunu ve bu nedenle fırıncıların bunu yapmasının zorunlu tutulması gerektiğini söylüyorlar. Etrafımızdaki maddi durumu iyi olmayan insanları sübvanse etmenin nazik bir davranış olduğunu ve bu nedenle paranın başkalarından alınması gerektiğini söylüyorlar. Bize çevreyi korumanın nazik bir davranış olduğunu ve bu nedenle bazı kullanışlı ve uygun fiyatlı şeyleri yasaklamamız gerektiğini söylüyorlar. Ne yazık ki, din görevlisi olmayan pek çok kişi bu tuzaklara düşmüştür. Kilise liderlerinin birçoğu da bu tuzaklara düşmüştür; geriye kalanlar ise ya bu tuzaklarla mücadele edemeyecek kadar korkaktır ya da entelektüel açıdan yeterince donanımlı değildir.


Sol Hıristiyanlığın tüm politikalarındaki ortak paydaya bakmalıyız. Bu ortak payda da hepsinin daha fazla devlet kontrolü gerektirdiğidir. Bu ister çevre, ister eşcinsel "hakları", ister ırksal çeşitlilik, isterse refahla ilgili olsun, hepsinde geçerlidir. Dolayısıyla Sol, Hıristiyanlığı zorbalık ve daha fazla kontrol elde etmek için bir araç olarak kullanmaktadır. Sol, Hıristiyan liderleri "eğer birileri başarılıysa, birileri eziliyordur" şeklindeki Marksist düşünceye zorla itmektedir. "Ezilenlere" yardım etmek için, böyle bir baskıyı hiç yaşamamış olan diğerlerini cezalandırmamız gerektiği söyleniyor. Kilise'deki pek çok liderin son zamanlarda Eleştirel Irk Teorisi'ni (Critical Race Theory; CRT) benimsemesinin nedeni de budur. Bu teori bize belirli grupların daha az varlıklı diğer gruplara bir şeyler borçlu olduğunu söyler, ancak bununla da kalmaz. CRT savunucuları, bu yükümlülüğün yerine getirilmesi için devletin güç kullanması ve "ayrıcalıklıları" hedef alması gerektiğini öne sürer.


Çözüm nedir? Kitab-ı Mukaddes'in gerçekte ne dediğini öğretmek ve insanları Sol'un Tanrı'nın Kelamı'nı çarpıtmasına karşı argümanlarla entelektüel olarak donatmaktır çözüm. Kilisedeki liderler korku içinde sinmemeli, neler olup bittiğinin farkına varmalı ve Tanrı'nın Kelamı'nı etkili ve doğru bir şekilde kullanmayı öğrenmelidir. Hıristiyanlar, özgürlüklerimizden daha fazla feragat etmemizi ve devlete daha fazla kontrol hakkı vermemizi talep eden sol politikaları şiddetle reddetmelidir. Eğer bunu yapmazsak Sol'un Kilise üzerindeki etkisi artmaya devam edecektir. Ve eğer Sol, Kilise'yi ele geçirmeyi tamamlarsa, sivil toplumu ve Batı Uygarlığı'nı zapt etmeyi de tamamlamış olacaktır.


 

Derek W. Dobalian Los Angeles, Kaliforniya'da lisanslı bir avukattır. Yazıları Hıristiyanlık ve siyaset felsefesi üzerine odaklanmaktadır. Kendisine e-postası üzerinden ulaşabilirsiniz.

Editör: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı LewRockwell.com sitesinin ''The Left’s Conquest of the Church'' adlı yazısının çevirisidir.
79 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Комментарии


Yazı: Blog2 Post
bottom of page