Yiyeceklerin yıllık fiyat artışının %30 olduğu bir ülkede yaşadığınızı hayal edin. Batıdaki pek çok kişi hiperenflasyona veya para birimi çöküşüne pek aşina değil. Ancak tarihsel veya günümüz dünya görüşüne bakıldığında, aslında bu o kadar da nadir değildir.
Dünyanın diğer ucundaki Hürriyet Daily News of Turkey, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Tarım Kredi Kooperatifleri'nin açılmasını emrettiğini bildirdi:
...tüketim malları için "uygun" fiyatlar sağlamak için ülke genelinde yaklaşık 1000 yeni market açılacak.
Hükümet sadece mağazaların açılması emrini vermekle kalmadı, mağazaların büyüklüğünü “her biri için 500 metrekare” olarak açıkladı. Cumhurbaşkanı, "ucuz ve yüksek kaliteli mallar" sağlamak için inşaatın yakında başlamasının beklendiğini söyledi. Sonrasında:
''Böyle bir hareket “piyasayı dengelemeye” yardımcı olacak.''
Bir Başkanın işletme sahiplerine mağaza açma talimatı verebileceğine inanmak zor olsa da, işler daha da tuhaflaşıyor:
Türkiye'de yıllık gıda enflasyonu yüzde 30'a yakın… Taze meyve sebze fiyatları Ağustos'ta 2020'nin aynı ayına göre yüzde 40 arttı.
Fiyatlar sayısız nedenden dolayı artarken, şu soruyu sormak yerinde olur: Hükümet veya merkez bankası bu fiyat artışlarına neden olacak bir şey yaptıysa ne yaptı?
Makale, neler olabileceğine dair daha fazla ipucu sunuyor:
2019'un başlarında hükümet, ucuz sebze ve meyveleri doğrudan satmak için kendi pazarlarını açarak fiyatları yükseltmekle suçladığı perakendecileri devre dışı bıraktı.
Hükümetlerin taze meyve ve sebzeleri halka serbest piyasadan daha etkin ve daha düşük maliyetlerle etkin bir şekilde satabileceğine inanıldığı sürece, hükümetin müdahalesinin fiyat sinyalleri ve üretim süreciyle ilgili sorunlar yaratması olasıdır, bu da şimdi daha yüksek fiyatlar ve arz kıtlığı ile kendini gösterir.
Bugün bile Türk hükümeti dikkatli bir denetim sürdürüyor:
Son zamanlarda yetkililer, süpermarketler ve pazar yerlerinde iddia edilen aşırı fiyat artışları üzerine denetimleri sıkılaştırdı.
Merkez bankası müdahalesine gelince, iki haftadan kısa bir süre önce Reuters şunları duyurdu:
Türkiye'nin merkez bankası Perşembe günü beklenmedik bir şekilde politika faizini 100 baz puan indirerek %18'e indirdi, yüksek enflasyona rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın uzun süredir aradığı teşviki sağladı ve lirayı rekor düşük seviyelere yaklaştırdı.
Yine de mevcut ana akım anlatıya göre, fiyat artışlarıyla mücadele etmek için yapılması gereken şey faiz oranlarını yükseltmek. Türkiye'deki yüksek gıda fiyatlarına rağmen Merkez Bankası, faizlerin %1 oranında düşürülmesinin gerekçesini şöyle açıklıyor:
Merkez bankasının politika komitesi, gıda ve diğer bazı malları hariç tutan düşük çekirdek fiyat önlemlerinin yanı sıra pandemi önlemlerinin ardından arz şokları nedeniyle bir faiz indirimi gerektiğini söyledi.
Yani enflasyon, ölçülerine göre biraz düşüktü (gıda hariç). Daha da şaşırtıcı olanı, şu inançlarıdır:
Enflasyondaki son artışlar "geçici faktörlerden kaynaklanmaktadır."
Dünyadaki diğer ülkelere bakarsanız, hükümet ve para politikaları birbirini taklit etme eğilimindedir.
Diğer ülkelerden alınan dersler paha biçilmez hale geliyor. Türkiye'de hükümet, istediği zaman mağaza açarak (ve muhtemelen kapatarak) piyasada rekabet ediyor. Ayrıca belirli sektörlerdeki “aşırı fiyat artışlarını” da izliyorlar. Merkez bankası şu anda oranları %18'de tutuyor, teşvik sunmaya devam ediyor ve enflasyonun geçici olduğunu iddia ediyor. Tüm bu manipülasyonlardan sonra Türk Lirası dünya piyasalarında düşmeye devam ediyor ve fiyatlar batıda hala anlaşılamaz bir hızla tırmanıyor.
Hepsini bir araya getirdiğimizde, Türkiye'nin ulusal politikaları ve devletin eylemleri, Amerika'da olandan çok farklı görünmüyor. Ya Türkiye'de ekonomi farklı işliyor ve piyasa çarpıklıkları burada asla bu kadar kötü olmayacak. Veya, Devletin piyasanın her yönünü kontrol ettiği ve kesin olan tek şeyin sermaye yıkımı olduğu geleceğe bir bakış sunuyoruz.
Yazar - Robert Aro
Çevirmen - xxx
Bu yazı mises.org sitesinin ''Turkey’s Inflation Problem'' adlı yazının çevirisidir.
Insert USSR Anthem