03/03/2022 - PraxBen
“Seçim, kapitalizm ve kaos arasındadır.”
Tarih, Ludwig Von Mises'in sözlerini defalarca haklı çıkardı. Sosyalizm, ekonomik hesaplamanın gerekliliği nedeniyle her zaman çökecekti. ABD hükümeti birçok kez yaptırımlar ve ambargo uygulayarak süreci hızlandırmaya çalıştı fakat sonunda başarısız oldu.
Uygulamadaki yaptırımlar, bumerang etkisi gibi istenmeyen sonuçlar doğurmakta ve sosyalistler için oldukça uygun bahaneler haline gelebilmektedir.
Küba
ABD'ye ait petrol rafinerilerine, bankalara ve şeker plantasyonlarına el konulmasının ardından ABD hükümeti buna hızlıca yanıt verdi. Ambargo 1960'da yürürlüğe girdi ve 1962'de daha da genişletildi.
Yaptırımlar, tıbbi malzeme ve ilaç istisnaları dışında, ABD'nin Küba'ya ihracatını büyük ölçüde kısıtladı.
ABD yaptırımları tam olarak uygulanmadan önce, Sovyetler Birliği, 13 Şubat 1960'ta ilk ticari anlaşmayı imzalayan Fidel Castro hükümetiyle ticaret anlaşmaları için zaten görüşme halindeydi.
Ticaret anlaşması, Sovyetin 1960 yılında 400.000 tondan fazla şeker ve sonraki 4 yılda bir milyon tondan fazla şeker satın alması gibi maddeleri barındırmaktaydı.
Sovyetler Birliği, Küba'nın ticaret ortağı olarak ABD'nin yerini hızla aldı.
(Kaynak)
Küba'nın ABD'nin yaptırımlarına hızlı bir şekilde uyum sağlaması, ekonomileri üzerinde minimum olumsuz etki anlamına geliyordu. 1990'da Küba'nın sosyalist merkezi planlamayı terk etmesi ve piyasa ekonomisine geçişinin başlaması sonucunda burada ki istisna, Sovyet ekonomik yardımının sona ermesiyle geldi, bu Küba için ciddi sorunlara yol açtı ve bir tür düzeltmeye ihtiyaç duyuldu.
1993'ten itibaren Küba, Serbest Çiftçi Pazarı anlaşması ve serbest mesleğe izin verilmesi gibi politikalarla kendi ılımlı liberalleşmesini başlattı.
Reformların sonuçları tahmin edilebileceği gibi olumluydu. GSYİH 1994'te %0,7, 1995'te %2,5, 1996'da %7,8 ve 1997'de %2,5 büyüdü.
Küba'nın 1994'te 1 milyar peso olan bütçe açığı, 1996'da 36 milyon pesoya düştü.
Liberal reformlara rağmen Küba bugün hala sosyalistliğini koruyor ve sözde düşük bebek ölüm oranları ve yüksek yaşam beklentileri nedeniyle sosyalistlerin başarısı olarak övülüyor. Bu efsanelerin çürütüldüğü an sosyalistler hemen Kübalıların düşük yaşam standartlarını ABD'nin yaptırımlarına bağlamaya başlıyorlar.
Sosyalistler, yaptırımlardan sağ çıktığı için Küba'yı övecek ve bunun sosyalizmin en kötü koşullarda bile ayakta kalabileceğini gösterdiğini iddia edeceklerdir. 1967'de Playboy ile yaptığı bir röportajda Castro'ya ABD ablukasının etkili olup olmadığı soruldu. Castro, bunun “devrim lehine etkili olduğunu” gururla dile getirdi.
Castro, yaptırımları sık sık ulusal gururu uyandırmak ve kendi imajını oluşturmak için bir araç olarak kullandı.
ABD yaptırımlarını uzun zaman önce sona erdirmiş olsaydı ya da en başta bunları uygulamaya koymasaydı, belki de bir sosyalisti Küba'nın kusurları konusunda ikna etmek çok daha kolay olurdu.
Küba'ya uygulanan yaptırımların açık bir bumerang etkisi oldu, sosyalist rejimi güçlendirdi ve onlara kötü yaşam koşulları için mazeretler verdi.
Venezuela
Sosyalist Hugo Chavez'in 14 yıllık saltanatının ardından Venezuela, fiyat kontrolleri gibi zayıf ekonomik kararlar nedeniyle ciddi bir ekonomik krizin başlangıcını yaşıyordu. Kronik mal kıtlığına ve yüksek enflasyona yanıt olarak, 2014 yılının Şubat ayında kitlesel protestolar başladı. Bu protestolar, yeni cumhurbaşkanı Nicolás Maduro'nun gözetiminde Venezuela hükümeti tarafından baskı ve şiddetle bastırıldı. Başkan Obama yönetimindeki Birleşik Devletler hükümeti ise buna 2014 tarihli Venezuela İnsan Hakları Savunması ve Sivil Toplum Yasası (S. 2142) ile yanıt verdi.
S. 2142, 2015 yılının başlarında yürürlüğe girdi ve askeri komutanlar ve bir polis müdürü de dahil olmak üzere mevcut ve eski hükümet yetkililerine kısıtlamalar getirildi.
Venezuela hükümetinin bu üyelerinin mal varlıkları donduruldu ve kendilerinin ve aile üyelerinin vize almasını engelledi.
Ekonomik yaptırımlar 2017'ye kadar başlamadı ve bunlar, Venezuela devlet tahvillerinin ve devlete ait endüstrilerin tahvillerinin satın alınmasının yasaklanmasından oluşuyordu. Ayrıca 2017'de AB, Venezuela'ya silah ambargosu uyguladı ve Ocak 2018'de hükümetin bireysel üyelerine yaptırım uygulamaya başladı.
Sonraki yıllarda Venezuela'nın ekonomik kabusu kötüleşmeye devam etti. 2021'de yoksulluk oranı %76'nın üzerine çıktı. Venezuela hükümetinin sosyalist politikalarını savunmak için solcular, yazarların (Weisbrot ve Sachs) iddia ettiği “Toplu ceza olarak ekonomik yaptırımlar: Venezuela örneği” başlıklı bir 2019 makalesine sıklıkla atıfta bulunur:
"Yaptırımlar halkın kalori alımını azalttı, hastalık ve ölüm oranlarını artırdı (hem yetişkinler hem de bebekler için) ve kötüleşen ekonomik bunalım ve hiperenflasyon nedeniyle ülkeden kaçan milyonlarca Venezuellayı yerinden etti."
Yaptırımlar, Venezuela hükümetinin merkezi planlama konusundaki başarısız girişiminden dikkati dağıtmak için bir kez daha üstüne örtülen bir perde niteliği görüyor.
Suçun bu şekilde değiştirilmesi, tek bir incelemeye dayanmıyor. Bahsedilen makalenin yazarları Weisbrot ve Sachs, ekonomik yaptırımlar yürürlüğe girmeden önce ki mevcut ekonomik ve sosyal eğilimleri kontrol etmeyi tamamen ihmal ediyorlar. Yaptırımlar 2014 protestolarından sonra yürürlüğe girdiğinden, Venezuela vatandaşlarının zaten kötüleşen koşullarda yaşadığı oldukça açık.
2019'da liberal Brookings Enstitüsü, Weisbrot ve Sachs'a yanıt olarak tarihsel eğilimleri inceledikleri ve ortaya koydukları bir makale yayınladı:
''Yaptırımların Venezuela'nın petrol üretimi üzerinde bir etkisi olma olasılığını kabul etsek de, analizimiz sosyo-ekonomik krizin kötüleşmesinden sorumlu olduğu sonucuna varmak için yeterli kanıt bulmuyor."
Yaptırımların Venezuela ekonomisi üzerinde önemli bir olumsuz etkisi olduğuna dair hiçbir kanıt olmamasına rağmen, sosyalistler merkezi planlamanın tüm olumsuz sonuçlarının aslında yaptırımların sonuçları olduğunu iddia etmeye devam ediyor. Yaptırımları en başından uygulamamış olsaydık, belki de bu iddiada bulunmak onlar için çok daha zor olurdu.
Çözüm
Sosyalizmin başarısızlıkları tekrar tekrar tahmin edildi ve gözlemlendi, ancak bu fikir asla ölmeyecek gibi görünüyor. Solcular her zaman önceki başarısızlıkları reddetmek için bir bahane buluyor gibi görünüyor ve bu küçümseyici tutumlar, ABD hükümetinin sosyalist uluslara uyguladığı ahlaksız ve etkisiz ekonomik yaptırımlar tarafından güçlendiriliyor. Sosyalizmin başarısızlığında (pratikte) yardıma ihtiyacı yoktur, kendi kendine çöker ve çökecektir.
Yazar - PraxBen
Bu yazı praxben.substack.com sitesinin ''Sanctions Saved Socialism'' adlı yazının çevirisidir.
Comentários