17/06/2022 - Manuel Tacanho
Bugün Afrika'nın sosyalist deneylerinin aynı devlet öncülüğünde kalkınma planı gibi başarısız olduğu kesin bir gözle görülebilmektedir. Ağır devletçi yaklaşım sadece Afrika ekonomilerini geliştirmemekle kalmadı aynı zamanda yoksulluğu öncekinden çok daha kötü bir duruma getirdi. Bu baskıcı, devlet güdümlü ekonomik sistemler nedeniyle birçok Afrika ülkesi yüksek borç, yüksek vergilendirme, yüksek bağımlılık, kötüleşen yoksulluk, gıda güvensizliği, kronik kitlesel işsizlik gibi birçok sorunla baş etmekte.
Birinci Namlu: Enflasyon
Afrika'nın istikrarsız ve enflasyonist para birimleri, istikrarsızlaştırıcı ve yoksullaştırıcı etkileri nedeniyle ekonomik kalkınmanın önünde önemli bir engel olarak durmaktadır. Organik ve kalıcı ekonomik büyüme zorunlu tasarruf ile gerçekleşmelidir; borç, açık bütçe harcamaları veya para basma yolu ile değil.
Uzun vadeli enflasyonlar para biriminin bozulmasıyla sonuçlanır. 1990’lı yıllarda Angola’da veya 2000'lerin başlarında Zimbabvede gerçekleşenler ise tam olarak buydu.
Geçmişten ve günümüzden gelen ve de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden elde edilen kanıtlar enflasyonun sonsuza kadar devam edemeyeceği ve ne kadar uzun sürerse o derece felaketle sonuçlanacak bir hükümet ve merkez bankası politikası olduğunu açıkça göstermektedir.
Postkolonyal Afrika enflasyon nedeniyle şiddetli parasal istikrarsızlıklarla boğuşuyor: döviz krizleri, düzensiz döviz dalgalanmaları, döviz devalüasyonları, döviz sıfırlamaları ve hatta hiperenflasyon. Böylesine kaotik, istikrarsızlaştırıcı ve yoksullaştırıcı bir durum ne tesadüfi ne de doğaldır. Bu parasal sömürgecilik bağlamında Afrika’nın itibari para sistemlerinin bir sonucudur.
Bir taraftan istikrarlı ve güvenilir bir para birimi yerel sermaye oluşumunu teşvik ederek yerli yatırım ve girişimciliğe yol açar bu durum ise organik, merkezi olmayan ve de kalıcı ekonomik büyüme ile sonuçlanır. Güvenilir bir para birimine dayalı olan ekonomi, düşük vergiler ve ekonomik özgürlük gibi diğer faktörler ile birleştiğinde kendisine daha çok yabancı sermaye ve yeteneği çekerek geniş tabanlı bir refaha yol açar.
Ancak güvenilmez ve enflasyonist para birimleri aynı Afrika da olduğu gibi tamamen ters bir etki yapacaktır. Parasal iktidarsızlık ve yaygın enflasyon bağlamında, insanlar daha az tasarruf etme, daha hızlı harcama, uzun vadeli yatırımlardan kaçınma ve ticari girişimden kaçınma eğiliminde bulunmaktadırlar. Ve sermaye oluşumu, sermaye çekimi, uzun süreli sermaye dağıtımı, sanayileşme ve kalıcı refah için esas durumdadır.
Enflasyonist para birimleri, teşvikleri, uzun vadeli düşünce, tasarruf ve üretimden kısa vadeli düşünmeye tüketime ve kısa vadeli ekonomik faaliyetlere dönüştürerek ekonomik kalkınmayı baltalar. Bu durum ise sanayisizleşmeye yol açarak toplumu devlete daha bağımlı hale getirir. Bu konuda bir şeye dikkatinizi çekerim bir sistem devlete ne kadar bağımlı olursa o kadar zalim bir o kadar daha baskıcı olur ve dolayısıyla sürdürülemez hale gelir.
Ayrıca Afrika hükümetleri parasal iktidarsızlığı ve yüksek enflasyonu sürdürerek yerel sermayeyi yok ediyor bu durum ise sermaye oluşumunu baltalayarak yerel sermayenin son derecede yetersiz kalmasına yol açıyor. Bu durum ise Afrika ülkelerini yoksul bırakarak sistemik yardıma (kredi ve hibeler) muhtaç duruma getirerek yabancı sermaye katılımlarına bağımlı hale getiriyor. Yanlış yönlendirilmiş hükümet politikasının oluşturduğu bu durum, Afrika hükümetlerini borçlu ve yağmacı dış güçlerin insafına bırakıyor
İkinci Namlu: Yüksek Borç
Borç ne kadar küresel bir ekonomik sorun olsada borç yükleri hükümetleri farklı şekillerde etkiler. Borçlanmanın öldürücü sonuçları gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere oranla kendisini yaralayıcı sonuçlarını çok daha ağır ve hızlı bir şekilde açığa vuruyor.
Yıkıcı model için bütçe açığı harcamalarını görememek veya görmek istemeyen birçok Afrika ülkesi geçmişteki hataları tekrarlıyor ve aşırı borç biriktirerek, ve dolayısıyla daha ağır vergiler yükleyerek, kendilerini daha fazla ekonomik yıkıma götürüyorlar. Afrika’daki borç krizi ile ilgili raporlar muhtemelen abartı olsada bu ülkelerin borç artışı endişe verici.
Borç GSHYİH oranları 100 eşiğine yakın veya üzerinde olan Sudan, Cape Verde, Eritre, Mozambik, Angola, Mauritius ve Zambiya dışındaki Afrika’da ortalama Borç GSHYİH oranı yüzde 60 civarlarında seyrediyor. Bu ise çoğu yüzde yüz ölçeğini geçmiş olan gelişmiş ülkeler için olan ortalama orandan daha düşük. Yinede Afrika’nın borç birikimi mantıksız, sürdürülemez ve de tehlikeli.
Aşırı borç, Afrika ekonomilerine sekiz şekilde zarar veriyor
Ekonomik refah yaratmada başarısız olan bağımlılık, yoksulluk, tiranlık, yolsuzluk, yaygın enflasyon ve sanayisizleşmeye yol açarak çoğu Afrika ekonomisini tehlikeli bir durumda bırakan devlet liderliğindeki kalkınma yaklaşımını sürdürüyor.
Afrika devlet güdümlü kalkınma yaklaşımlarını sürdürerek borca dayalı hükümet harcamaları yoksulluğu daha da kötüleştirerek siyasi ve ekonomik baskıyı pekiştiriyor bu yüzdende her geçen gün Afrika'nın toplumlarını geliştirmesi ve küresel ekonomik fırtınaları atlatması için ihtiyaç duyduğu promarket reformlarını daha da geciktiriyor.
Borç geri ödemeleri, hükümet gelirinin giderek artan önemli kısımlarını borç servisine yönlendirerek zaten sakat durumda olan ekonomileri daha da sakat bırakıyor. Daha da kötüsü, Afrika ülkeleri merkez bankalarının aşırı derecede düşük faiz oranları sayesinde borçlarına sıfıra yakın faiz ekleme eğiliminde olan euro bonolarını gelişmiş ülkelere göre çok daha yüksek faiz oranları ödüyorlar(yüzde 5 ila 16).
Çoğu hükümet harcamaları gibi, Afrika hükümet harcamaları da yolsuzluk, adam kayırma, zimmete para geçirme, rant arayışı, aşırı faturalandırma ve savurganlığa dönme eğilimindedir, bu da aslında yarardan çok zarar verdiği anlamına gelir. Bu ise yalnızca, daha fazla siyasi ve ekonomik fırsatçıyı kendine çeken ya da hükümet harcamaları ve iltimaslarıyla zenginleşen bir kısır döngü haline gelerek harcama alemi için alınan daha çok borca sebebiyet verir.
Politikacılar ve onların ortakları (büyük işletmeler ve diğer çıkar grupları) çeşitli planlar yoluyla bu tür para enjeksiyonlarından ilk ve en çok fayda sağladığından dolayı, adaletsizliğe ayrıca daha geniş bir gelir ve servet eşitsizliğine yol açarlar.
Borca dayalı hükümet harcamaları aynı zamanda gelecekte daha ağır bir vergi yükü anlamına gelir. Yüksek vergiler ekonomik kalkınmanın önündeki en büyük engellerden birisidir. Daha az kalkınma,(üç anlama gelir) daha fazla yoksulluk, daha fazla insan ıstırabı ve daha çok yoksulluk kaynaklı ölüm anlamına gelir.
Ayrıca aşırı borç yalnızca politikacıları ve onların ortaklarını zengin yapan bir durumdur ve bu durum günümüzün büyük ölçüde savurgan ve verimsiz hükümet harcamalarını ödemek için insanlara, onların çocuklarına ve hatta doğmamış olanların dahi vergilendirileceği bir duruma yol açar.
Hepsinden öte borç (kredi ve hibeler) Afrika ülkelerini yoksulluk ve yabancı hükümetlere, öncelikle Batılı devletler fakat günümüzde diğerleride, vasallığa mahkum ediyor.
Şimdi, neden halen Afrikalı politikacılar hala bu tür bir yıkıcı modele isteyerek gidiyor?
Bunun bir kısmı Parasal sömürgecilik bir kısmı ise felsefi sömürgeciliktir. En önemli nedeni ise bu modelin politik olarak oldukça uygun olmasıdır, politikacıların rahat bir şekilde masalsı seçim vaatleri vermelerini sağlar.
Üçüncü Namlu: Yüksek Vergilendirme
Nnte Okorie-Egbe, Nijery, Akwete’den bir prenses idi ve 1929 yılında İngiliz sömürgecilik despotluğuna özellikle baskıcı vergilere karşı bir kadın isyanına öncülük etti.
Aynı şekilde Angola’da geçen bir halk hikayesi vardır. Bir zamanlar Portekizlilerin sömürge vergilerini protesto etmek amaçlı o zamanki Caxito köyünün yerlileri büyücülük yaparak vergi ödemesi için ağzında bir çanta dolusu para taşıyan bir timsahı yerel sömürgecilik dairesine göndermişlerdir. Öyle ki bu efsaneyi ölümsüzleştiren bir timsah anıtı bile vardır. Büyük olasılıkla bir efsane olsada mesaj açık ve sembolizm sahicidir.
Bu ve buna benzer protesto hikayeleri Afrika’da oldukça yaygındır. Bu şaşırtıcı bir durum değildir, çünkü sürekli ve aşırı vergilendirme kavramı sömürge sonrası Afrika hükümetlerinin reddetmek yerine ikiye katlayarak uyguladığı bir sömürge dayatmasıdır. Sömürge öncesi Afrika öz yönetim, serbest piyasalar ve serbest ticaret geleneği ile özleştirilir çok az veya hiç vergilendirilmezdi.
Bununla birlikte bugünün Afrika toplumları o kadar yüksek vergilendirmelere tabidir ki bu vergilendirmeler, Nnte Okorie Egbe'i başka bir vergi isyanına öncülük etmesi için diriltecek kadar veyahut Caxito köylülerini vergi dairesine bir değil yüz timsah göndermeye zorlayacak cinsten.
Business Insider Afrika’nın raporuna göre:
Kurumlar vergisi oranları genellikle gelişmekte olan ülkelerde daha yüksektir. Afrika’da ise kurumlar vergi oranı %27.5 ile herhangi bir bölgenin en yükseğidir. Çad, Komorlar, Ekvator Ginesi, Gine sudan ve Zambiya ise %35,0 ile dünyanın en yüksek ikinci kurumlar vergi oranına sahiptirler. Bölgedeki bir çok ülke ise yüksek başlangıç maliyetleri ve giriş engelleri nedeniyle iş yapma kolaylığı açısından en kötü ülkeler arasında yer alıyor.
En yoksul bölgenin küresel olarak en yüksek işletme vergi oranlarına sahip olması hem açıklayıcı hem de kafa karıştırıcı.
Afrika, küresel olarak en baskıcı vergi rejimlerinden bazılarını sürdürmek yerine, yerel sermaye oluşumunu, yatırımı, girişimciliği ve kalıcı ekonomik büyümeyi büyük ölçüde teşvik edecek düşük vergi yüklerini teşvik etmelidir.
Üstelik hepimizin de bildiği gibi, gelişmekte olan ülkeler güçlü bir ekonomiye sahip olmadıkları için borçlarını neredeyse hiç ödeyemiyorlar. Böyle bir istikrarsızlık durumunda vergi yüklerini arttırmak, halihazırda yoksullaşmış olan toplumları daha da yoksullaştıracaktır.
Kapanış
Çoğu Afrika hükümetinin kasıtlı veya kasıtsız olarak toplumları bombaladığı üç namlulu silah budur. Sömürgecilerin değilde Afrika hükümetlerinin neden hizmet etmeleri, kalkındırmaları ve yükseltmeleri gerektiği insanlara karşı böylesine yıkıcı ekonomik politikalar kullandıkları açık değildir. Fakat açık olan şu ki Afrika hükümetleri yüksek enflasyon, yüksek borç ve yüksek vergi ortamını koruyarak Afrika toplumlarını tiranlık ve yoksulluğa mahkum ediyor.
Yazar - Manuel Tacanho
Manuel Tacanho, Avrupa ve Afrika için sağlam para tabanlı dijital bankacılık girişimi olan Afridom'un kurucusudur. Aynı zamanda serbest piyasaların ve Afrika'nın ekonomik kalkınması için sağlam paranın savunucusudur.
Çevirmen - Ata Ergin Olbuz
Bu yazı mises.org sitesinin ''A Triple-Barreled Gun Is Destroying African Economies: Inflation, Government Debt, and Taxes'' adlı yazısının çevirisidir.
Perfect.